umityildirim.com

Bilim.org ile 100 Yazı


Kıymetli okuyucularım bu yazı ile birlikte Bilim.org’taki köşemde 100. yazıma ulaşmış oluyorum. Kutlu olsun! Bu vesile ile 2012 yılında gönüllü olarak katıldığım ve o yıldan bu yana gönüllü olarak katkı sağladığım bilim.org’taki yazı hayatımda önemsediğim çalışmalarımı bu yazıda panoramik olarak sizinle paylaşıp birazda arka plandaki detaylardan bahsetmeye çalışacağım.

Öncelikle her şeyin başladığı 2010’lu yıllara dönelim. Heyecanlı bir o kadar tecrübesiz bir moleküler biyoloji ve genetik lisans öğrencisi olarak yeni şeyler öğrenme açlığı içinde tutuşurken yavaştan da ülkedeki araştırma olanaklarının kısıtlığının gerçeği ile de yüzleşmeye başlamıştım.

Bir laboratuvara girip aktif çalışmalar yapıp bilgi inşa etme teorikte kulağa en mantıklı gelen yöntem olsa da pratikte ülkemizde bunu tam anlamıyla gerçekleştirebilmek hem araştırma bütçelerinin kısıtlığı, hem de yeteri donanımda laboratuvarlara sahip olan hocaların azlığı nedeniyle oldukça güçtü.

Böyle bir ortamda gerçekten hem yeterli bilgiye ulaşıp hem de kendini güncel tutmanın en iyi yöntemi literatürü, dünya bilim medyasını takip edip ilgi alanlarınla ilgili neler olup bittiği konusunda bilgi toplamaktı. Yalnız bu bilgi toplama süreçlerinde eksik kalan bir şeyler vardı.

O da hepimizin kulağına daha eğitim hayatımızın erken aşamalarından itibaren küpe olan bilgi paylaştıkça çoğalır, bir bilgiyi en iyi öğrenmenin yolu onu en basit şekilde ifade edebilme yeteneğini kazanmaktır düsturlarıydı. Bu düsturlar beni lisans hayati ile birlikte araştırıp öğrendiklerimi yazıp paylaşma düşüncesine itti.

İlk amatör yazılarımı açık ve tamamen gönüllü yazarlık olanağı veren genbilim platformu üzerinde yapmaya başladım. Genbilim platformunun güzel bir tarafı vardı. Haftanın yazısını seçip ön plana çıkarıyor ve o yazara platformlarında sanal olarak haftanın yazarı madalyası veriyorlardı.

2010’lu yılların başı ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de  Nanobilim ve Nanoteknoloji rüzgârı kasıp kavuruyordu. Fakat halen insanlar Nanobilim ve Nanoteknolojinin tam olarak ne olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değildi. O dönem Fizik Mühendisliğinde eğitimime devam ediyordum doğal olarak bu konuda çok yetkin hocaların sofrasından bilgiler topluyordum.

Bu bilgilerden oluşan Nanobilim ve Nanoteknoloji ile ilgili bir yazıyı genbilim platformunda yayımladım. Doğrusu yazı bana göre çok amatörce yazılmış bir yazıydı fakat gelin görün ki genbilim yönetimi tarafından haftanın yazısı beni de haftanın yazarı seçmişlerdi.

Takdir edersiniz ki liseden yeni mezun olmuş üniversiteye ilk adımlarını atan bilim meraklısı bir genç için ulusal yayın yapan bir platformda haftanın yazarı seçilmek beni yazılar yazma konusunda son derece motive edip gaza getirmişti. Olurda bu yazıyı o dönem genbilim yönetiminde olan birileri okursa buradan kendilerine teşekkürlerimi iletiyorum.

Sonrasında farklı üniversitelerden  arkadaşlar ile gönüllü olarak çeşitli platformlarda yazılar yayımladık. Zaman içerisinde Türkiye’de amatör, gönüllü veya profesyonel bilim sitelerini veya bloglarını yönetenlerin kişisel hesaplar içerisinde samimi olmayan tutumları olduğuna da şahit oldum.

Kendimi oldukça bu entrikalardan uzak tutmaya çalıştım. Benim amacım belki akıllıca görünmeyecek ama bu işi parasallaştırmak, yayımcılık üzerinde profesyonel olarak gelir sağlamak veya isim yapıp kendimi popülerleştirmek hiç olmadı. Amacım sadece ilgi duyduğum konularda elde ettiğim bilgiler ile ilgili yazılar yazarak üretmek ve bilgimi pekiştirmekti.

Tamamen gönüllülük esasıyla bir hobi gibi keyifle kaleme aldığım yazılar eğer okuyucuların da dikkatini çekip bilgi katıp keyif verdiyse ne mutlu! Bunu yanı sıra bilim.org bilgiye ulaşmak adına çeşitli bağlantılar geliştirmeme de vesile oluyordu.

Bu on yıllık süreçte yayımladığım her haberin her yazının özel bir yeri vardır ama yayıma hazırlarken bana en fazla keyif veren yazılar yetkin bilim insanları ile yaptığım söyleşiler oldu. Zaten bilim.org’taki yazı hayatıma da bir söyleşi ile başlamışım.

Söyleşiler

Türkiye’nin Bilim ve Teknolojideki en önemli eksiği: Yetişmiş Bilim İnsanları (2012)

İlk söyleşimi 2010 yıllar ile birlikte popülerliği artan Nanobilim ve Nanoteknoloji alanında ülkemizdeki çalışmaları ve eksilikleri ele aldığımız değerli hocalarım Mustafa Özgür Güler ve Ayşe Begüm Tekinay ile gerçekleştirdim. Bu söyleşiyle hem bu alanlar ile ilgili merakımı ve farkındalığımı arttırdım hem de bu vesile ile Bilkent Üniversitesinde bu alanda çalışmalar yapan hocalarım ile bir ağ oluşturmuş oldum.

Bakış Açısı Değiştirecek Tespitler (2012)

Lisans dönemimin üçüncü senesiyle birlikte ilk kez yurtdışında staj yapma ve ABD’deki araştırma ortamını soluklama fırsatını bulmuştum. Boston’a gitmişken adını çeşitli vesileler ile sürekli duyduğumuz ABD’de çok önemli buluşlara ve çalışmalara imza atmış Mehmet Toner hocamızla bir söyleşi yapma isteğimi kendisine ilettim.

Kendisi sağ olsun beni kırmadı ve yoğun vaktinden bize zaman ayırdı. Ortaya gerçekten benim kaydını defalarca dinleyip yazısını defalarca okuduğum hem Türkiye’deki araştırma kültürünün nasıl gelişebileceğini konuştuğumuz hem de dönemin popüler bilim çalışmaları hakkında detaylı fikirler sunan gerçekten başlığında da olduğu gibi bakış açısı değiştirecek bir söyleşi oldu.

Merceksiz Görüntüleme Sistemlerinde Çığır Açan Türk Bilim Adamı (2012)

2012 yılında yaptığım son söyleşi ABD’de merceksiz görüntüleme sistemleri üzerinde çok ses getiren çalışmalara imza atan Aydoğan Özcan hocamızla internet bağlantısı üzerinden oldu. Benim çok bilgim olmadığı bu araştırma sahasında yapılan araştırmaların nasıl teknolojiye dönüştürülüp endüstrileştiğini öğrenip ufkumu açması adına çok faydalı söyleşi olmuştu.

Uygulanabilir Teknolojilere Japon Yaklaşımı (2013)

2013 yılı ile beraber doktora çalışmalarımı yapmak üzere Japonya’ya taşındım. Doktora programımın ilk senesinde uygulanabilir teknolojiler konulu bir seminer dersimiz vardı. O dersimize doktorasını dünyanın en iyi teknik üniversitesi olarak gösterilen Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde (MIT) yeni almış çok çalışkan, beynini fikirler ve projeler ile doldurmuş  gözünde bilginin heyecanı parlayan Ken Endo hocamız misafir konuşmacı olarak katılmıştı.

Özellikle gelişmemiş ülkelere pratik teknolojiler üretmekle beraber robotik protezlerin geliştirilmesi konusunda çok aktif bir şekilde çabalıyordu. Böyle bir beyni bulmuşken biraz daha bu konular ile ilgili sorgulama yapmasaydım olmazdı. Seminer sonrası Ken Endo’ya hemen söyleşi teklifinde bulundum. Sağ olsun kabul etti ve bu değerli söyleşi ortaya çıktı.

Endothelin ve Orexin’in kaşifi Masashi Yanagisawa ile çok özel söyleşi (2013)

Tsukuba Üniversitesi, Japonya’da doktoramın ilk yılları ile birlikte yavaştan Nanobilim ve Biyoteknoloji ile birlikte çağımızın en ilgi çekici araştırma alanlarından olan sinir ve beyin araştırmaları üzerine de okumalar yapmaya başlamıştım.

Tam da böyle bir dönemde sonradan Japonya bilimler akademisinde önemli bir üne sahip olduğunu öğrendiğim,  80’li yıllardan bu yana gün yüzüne çıkarılmamış; protein, enzim ve genleri araştırma üzerine çalışmalar yapıp, önemli moleküllerin aydınlatılmasına imza atan Masashi Yanagisawa hocamızın 25 yıla yakın ABD’de sürdürdüğü araştırmalarını Japon hükûmetinin kendisine sağladığı büyük bütçeler ile Japonya’da sürdürme kararı aldığını ve bu kapsam da Tsukuba Üniversitesinde  uykunun temel nörobiyolosini moleküler düzeyde araştıran bir Uyku tıbbı enstitüsü açtıklarını öğrendim.

Büyük bir heyecanla hem Tsukuba da yeni kurulan bu enstitülü hakkında hem de Masashi Yanagisawa hocamızın başardıklarını tecrübelerini bizatihi kendisinden dinlemek üzere kendisiyle bilim.org için bir söyleşi yapma arzumu bir email ile kendisine iletim. Sağ olsun hemen emailime dönüş yaptı ve  uygun bir vakit için sözleştik.

Son derece önemli bir isimle söyleşiye hazırlıksız gidemezdim ufak bir internet araması yapıp kendisi hakkında bilgiler toplayıp söyleşi için sorular hazırladım. Söyleşi günü notlarıma da bağlı kalarak hazırladığım sorular sanırım Masashi Yanagisawa hocaya biz bu işi çok profesyonelce yapıyoruz izlemini vermiş olsa gerek ki kendisi içtenlik ve ciddiyetle tüm sorularımı cevaplayıp önemli detaylar verdi.

Ben söyleşiden çok zevk almıştım. Kaydı bir an önce çözümleyip yazılı hale getirmek için sabırsızlanıyordum. Söyleşi sonrası gündüzlü geceli iki gün çalışıp söyleşi yayıma hazır hale getirmiştim. Onay için kendisine tekrar email attığımda ben bu söyleşinin bir kaç ay sonra ancak yayımlanabileceğini düşünüyordum siz ise bir kaç gün içinde hazır hale getirdiniz. Çok çalışkan bir ekibiniz olsa gerek diye dönüş yapmıştı.

Bilseydi bu söyleşiyi tek başıma hazırladığımı kim bilir neler düşünürdü. Bu söyleşi ile hem sinirbilim dünyasını hem de uyku araştırmaları dünyasını yakinen tanıma fırsatını elde etmiş üstüne bu alanda çok önemli isimler ile bağlantı geliştirebilmiştim.

Prof. Gordon Arbuthnott ile beyin mekanizmaları ve davranışlar üzerine (2015)

Masahi Yanagisawa ile yaptığım söyleşi sonrası doktoramı sinirbilimleri ve uyku nörobiyolojisi üzerine yapma konusunda karara vardım. Doktoramı yine Masashi hoca’nın Tsukuba’daki uyku tıbbı enstitüsündeki bir grupta sürdürüyordum. Doktora programım gereği ilk yıl kısa bir süreliğine Japonya içi başka bir laboratuvarda bir süre geçirmem gerekiyordu.

Tsukuba’da çalıştığım hoca bana Japonya’nın güneyinde bulunan Okinawa adasında Amerikan ve Japon hükümetinin ciddi bütçeler harcayıp kurduğu genç fakat son derece fütüristtik bir o kadar heyecan verici bir enstitü olan Okinawa Bilim ve Teknoloji Enstitüsünde (OIST) bu süreyi geçirip geçirmeyeceğimi sordu. Hemen bir çırpıda OIST’i araştırıp bilgiler edindikten sonra bu fikri kabul ettim.

Oraya ilk vardığım da gerçekten bu dünyanın dışına çıkmış gibi hissettim pasifik okyanusunda tropik bir adada uzay mekiği gibi çok fütüristtik yapılar ile kurulmuş son derece lüks diyebileceğimiz olanakları olan bir ortamda kendimi buldum. İskoç olan Gordon Arbuthnott uzun yıllar beyinde hareket sistemlerinin kontrolü üzerine yaptığı kariyerini hem sükûnet içerisinde yaşabileceği hem de Amerikan-Japon ortak sermayesi ile kurulmuş bu sıra dışı enstitüde araştırmalarını sürdürmek için OIST’de bulunuyordu. 

Yaklaşık bir ay süre Gordon Arbuthnott’un laboratuvarlarında çalışmalar yaptım. Oradaki süremin sonlarına doğru uzun yılların tecrübesi olan Gordon hocadan daha fazla öğrenebilir miyim düşüncesi ile bu söyleşiyi yapma isteğinde bulundum. Sağ olsun kendisi beni kırmadı.

Clifford B. Saper ile beynin uyku ve uyanıklık mekanizmaları üzerine çok özel söyleşi (2018)

2017 yılı ile birlikte doktoramın son yıllarına gelmiş yine doktora programım gereği bir süre Japonya dışında bir yerde çalışmalara katılmam gerekiyordu. Tsukuba’da çalıştığım hocamın da hocası olan Clifford Saper ekibi ile çalışmalar yapabileceğimi duyunca doğrusu çok heyecanlanmıştım.

Clifford Saper uyku araştırmaları dünyasına girdiğimden bu yana ismini defalarca duyduğum, çalışmalarını defalarca okuduğum bir isimdi. 30 yıla aşkın süredir beynin uyku ve uyanıklık mekanizmalarını aydınlatmaya yönelik çalışmalar yapan Clifford Saper bu alanın öncü ve duayen isimlerinden biridir.

Harvard’da 2017 yılında yaklaşık 3 ay çalışmalarına katıldım. Süremin sonunda kendisi ile bir söyleşi gerçekleştirme isteğimi ilettim. Sağ olsun kabul etti ve ofisinde 1 saate aşkın bana tecrübelerinden, çalışmalarından ve uyku araştırmaların geleceği hakkında bilgiler sunduğu benim de çok faydalandığım bu söyleşi ortaya çıkmış oldu.

Takeshi Sakurai ile orexin sistemleri ve bilim kariyeri üzerine özel bir söyleşi (2019)

Doktoramın son yılı Masashi Yanagisawa hocanın yaptığı önemli buluşların perde arkasındaki isimlerden biri olan Takeshi Sakurai hakkında yıllar içerisinde daha fazla bilgi toplamış ve aynı enstitüde aynı katta çalıştığımız için kendisini yakinen de gözlemleme fırsatını bulmuştum.

Gerçekten sıra dışı bir araştırmacı portresi karşımda duruyordu. Bu fırsatı geri tepemezdim hemen kendisine söyleşi yapma isteğimi ilettim. Hem yaptığı çalışmalar hem de kendisinin tecrübelerini öğrendiğim bu söyleşiye hayat vermiş olduk.

Yazılar

Bilim.org’daki köşemde yazarken hem öğrendiğim hem keyif aldığım katkılarım arasında hazırlamış olduğum özel yazılarda yer almaktadır. Bilim.org’taki köşemde ilk yıllarda daha çok dünyaca önemli bilim medyalarında çıkmış geleceğe yön verebilecek, yeni çağın doğuşuna vesile olabilecek gelişmelerin çevirisini yaparken sonraki yıllarda yine bu medyalarda okuduğum önemli gelişmelerden elde ettiğim bilgileri derleyen yazılar hazırladım.

Bunu yanı sıra katıldığım etkinliklerde elde ettiğim notlar ve izlenimleri derleyip keyifle yazdığım yazılarda bulunmaktadır. Ayrıca, doktora araştırmalarımda yayımladığımız makaleleri de bu yazılarda ele aldım. Hazırladığım onlarca yazı arasında ön plana çıkarmak istediğim yazıları seçmek kolay olmadı.

Son süreçte doktora sonrası çalışmalarımda katıldığım, özelde uyku tıbbı genelde de beyin araştırmaları ile ilgili seminerlerde ve yaptığımız bilimsel tartışmalarda elde ettiğim bilgilerle hazırladığım “Ensefalon” (Latincede beyin demek) serilerini kaleme aldım.

Haberler

Haberler bilim.org’ta aynı yazılar gibi hazırlarken hem öğrendiğim hem de keyif aldığım kategorilerden biridir. Özellikle dünya çapında önemli bilim medyalarında çıkmış haberleri derlediğim bu kategoride ön plana çıkartmak istediğim haberleri seçmekte kolay olmadı.

Bu 100 yazılık seyahat boyunca sizlerle beraber çok şey öğrendim, çok şey paylaştım. Yazılarıma göstermiş olduğunuz ilgi, kattığınız anlam ve pozitif dönüşlerinizden dolayı tüm okuyucularıma şükranlarımı sunarım. Şartlar el verdiği müddetçe daha nice yazıda buluşmak dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.





+ Yorum bulunmuyor

Yorum ekle